GULAG: Sorular, Efsaneler ve Gerçekler

advodia

  Soğuk Savaş sırasında özellikle Stalin dönemi SSCB’si ile alakalı olarak gerçeklikten kopuk pek çok şeyin medya tarafından dillendirildiğini biliyoruz. Bunlar arasında en önemlisi ise kuşkusuz ki GULAG mevzusu. Öyle ki, GULAG dendiğinde akan suların durduğunu görüyoruz, nasıl durmasın ki? İnsanlığın insanlık için oluşturduğu bir cehennem sonuçta. Veya daha doğru bir söylemle GULAG’ların kendisi bir cehennem olmasa da onlar hakkında oluşturulan algı bu yönde. GULAG’larla alakalı sayılar Batı medyası tarafından şişirilmiş, Sovyet yönetimi imkan verdikçe koşulları iyileştirmesine rağmen sanki yönetimin bilerek ve isteyerek koşulları kötü kıldığı yazılıp çizilmiş hatta GULAG’lar tıpkı Auschwitz gibi bir imha kampıymış gibi bir algı oluşturulmuştur. Bu yazının amacı GULAG’lar hakkında bazı soruları cevaplandırmak, efsaneleri çürütmek ve GULAG’lar hakkındaki gerçeği ortaya koymaktır.

GULAG Nedir?

  Her şeyden önce cevaplandırılması gereken soru şudur: GULAG nedir? GULAG Rusça’da “Glavnoe upravlenie ispravitel’no-trudovyh lagerej i kolonij” yani Çalışma Kampları Yönetimi Baş İdâresi anlamına gelen kelimelerin baş harflerinden türetilmiş bir kavramdır. Bu kavram SSCB’de mahpusların işçi olarak çalıştırılabildiği bir tür hapishaneyi ifade etmek için kullanılıyordu. Bu yargı ve infaz sistemi resmi olarak 25 Nisan 1930 tarihinde kurulmuştu.

GULAG’lar Toplama Kampı mıydı?

  GULAG dendiğinde insanların zihninde ilk canlanan şey şüphesiz GULAG’ların bir toplama kampı olduğudur. Özellikle Soğuk Savaş süresince Stalin dönemi GULAG’larının nazi toplama kamplarından farklı olmadığı yönünde bir algı yaratılmaya çalışılmıştır. Peki toplama kampı nedir? Toplama kampı kavramı Merriam-Webster sözlüğüne göre ilk olarak 1901 yılında kullanılan ve savaş esirlerinin, politik muhaliflerin, mültecilerin ve etnik veya dini azınlıklardan oluşan mahpusların kapatıldığı mekanlara verilen addır[1]. Toplama kampları anlaşılacağı üzere bir devletin “zararlı unsurları” toplumdan tecrit etmesini sağlayan mekanlardır, herhangi bir hukuki yönü bulunmamaktadır.

  GULAG’lar toplama kampı tanımına uyuyor mu? 2. Dünya Savaşı döneminde savaş esirlerinin GULAG’larda tutulması haricinde uymuyor. Çünkü bir kişinin GULAG’a gönderilmesi için mahkemeye çıkarılıp yargılanması gereklidir ve etnik ya da dini azınlık olmak bir suç değildir. Öteki taraftan muhalif olmak veya mültecilik de bir suç değildir. J. Arch Getty, Gabor T. Rittersporn ve Viktor N. Zemskov gibi tarihçilerin Sovyet arşivleri açıldıktan sonra Sovyet ceza infaz sistemi üzerine yaptıkları çalışmaya göre GULAG’larda bulunan mahkumların %12’si, bazı dönemlerde ise %33’ü karşı devrimci suçlardan hüküm giymişti[2].

GULAG: Sorular, Efsaneler ve Gerçekler 1
Karşı devrimci mahpuslar ile yaygın suçlardan ceza çeken mahpusların dağılımı.

 

  GULAG mahkumlarının ezici çoğunluğu cinayet, saldırı, hırsızlık, haydutluk, kaçakçılık ve dolandırıcılık gibi dünyanın her yerinde suç sayılan yaygın suçlardan ötürü cezalandırılmaktaydı[3]. Ayrıca GULAG’lardaki insanlar mahkemeye çıkarılarak suçlu bulundukları için kendilerine verilen cezada belliydi. 1935-1940 yılları arasında GULAG mahkumlarının yarısının 5 yıldan az, geri kalanının ise 5-10 yıl arasında hüküm giydiği, çok azının 10 yıldan fazla mahkumiyet süresinin olduğu ortaya çıkmıştır[4].

GULAG: Sorular, Efsaneler ve Gerçekler 2
1935-1940 yılları arasında mahkumiyet süreleri oranları.

 

  Bütün bu gerçeklerden yola çıkarak GULAG’ların bir toplama kampı değil ancak yargı organının bünyesinde bulunan ve her ülkede olan hapishanelerden farksız olduğu sonucuna ulaşmak yanlış olmaz. GULAG’ların sahip olduğu kötü koşullar onları bir hapishane olmaktan alı koymuyor zira o dönemde bütün dünyada hapishanelerin amacı rehabilite etmek değil cezalandırmak olduğu için mahkumların yaşam koşulları kötüydü. Bir de bunun üstüne SSCB’nin az gelişmiş yapısını işin içine dahil edersek neden GULAG’larda yaşam koşullarının kötü olduğunu anlamak zor olmaz.

GULAG’lar İmha Kampı mıydı?

  GULAG dendiğinde zihnimizde canlanan ikinci şey ise onların bir imha kampı olduğudur. Elbette bu imaj kendiliğinden gelişmemiştir. Soğuk Savaş döneminde özellikle şişirilen yalanlardan bir tanesidir.

  Günümüzde ise GULAG’ların bir imha kampı olduğunu ifade eden en bilinen kaynak 1997 yılında yayımlanmış olan Komünizmin Kara Kitabı’dır. Ancak bu kitapla alakalı problem kitabın yazarlarından Nicholas Werth ve Jean-Louis Margolin adlı iki tarihçinin Le Monde’da kitabın yayımlandığı aynı yılda yazılan bir yazıda belirttiğine göre kitabın editörü Stephane Courtois, içeriği art niyetli bir şekilde değiştirmiş, ısrarla komünizm ve nazizmin aynı olduğu denklemini kurmaya çalışmış, pek çok yerde sayıları çarpıtmış/şişirmiş ve sırf denklemin kurulabilmesi için yanlış bir şekilde GULAG’ları imha kampı olarak göstermiştir[5]. Bundan ötürü bizzat kitabın kendi yazarlarına göre Komünizmin Kara Kitabı, bilimsel ve güvenilir niteliğini yitirmiş, komünizm tarihinde olmayan pek çok şeyi olmuş gibi göstermiştir.

  İmha kampı ne anlama gelmektedir? Yine Merriam-Webster sözlüğüne baktığımızda mahpusların sistemli bir şekilde katledildiği mekana verilen isim olduğunu görebiliriz[6]. Bu tanıma göre GULAG’lar kesinlikle imha kampı değildi zira mahpusları katletme gibi bir amaçları yoktu. GULAG’larda gerçekleşen ölümler nazi Almanyası’nda olduğu gibi devletin sistematik katliamına değil ecelden ve az gelişmişlikten kaynaklı kötü koşullara dayanıyordu. Ayrıca Robert Conquest’in iddia ettiği gibi GULAG’larda ölüm oranları %30 değildi, hiçbir zamanda olmadı. Sovyet arşivlerinden yola çıkarak ortaya konan çalışmaya göre 1934-53 yılları arasında GULAG’larda ölen insanların yarısı 1941-45, yani 2. Dünya Savaşı yıllarında ölmüştür. Savaş yıllarını saymazsak GULAG’larda ölüm oranı ortalama %3-4 gibi günümüz hapishaneleriyle karşılaştırılacak düzeydedir[7].

GULAG: Sorular, Efsaneler ve Gerçekler 3
GULAG nüfusunda kaçan, ölen, serbest kalan, hapishaneye ve başka bir GULAG’a gönderilen mahpusların dağılımı.

  Dolayısıyla şayet GULAG’lar bir imha kampıysa mahpuslarını katledemeyen, çoğunluğunu elinden canlı “kaçıran” başarısız imha kamplarıdır.

GULAG’larda Mahpuslar Köle miydi?

  GULAG’lar hakkında üretilen spekülasyonları görüldüğü üzere tarih boşa çıkarmıştır. GULAG’lar hakkında bilerek veya bilmeyerek yayılan başka bir algı ise GULAG mahkumlarının köle olduğudur. Bu algı son derece kuvvetlidir ancak gerçekleri yansıtmaz. Zira daha öncesinde de bahsettiğimiz gibi mahkumlar mahkumiyet sürelerini tamamlayınca serbest kalmaktadır. Öteki taraftan GULAG mahkumlarının o dönemde ve çağımızda dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi özellikle altyapı projelerinde çalıştırıldığı doğrudur.

  GULAG’lar hakkında CIA raporuna göre mahpuslar 1954 yılına kadar günde 10 saat çalışmaktaydı. 1954’ten sonra ise mahpusların çalışma saatleri sıradan işçilere denk olarak günlük 8 saate düşürülmüştür. Ayrıca GULAG’larda çalışan işçiler bir tür prim sistemine sahiplerdi. Çalıştıkları süre karşılığında prim almaktaydılar, daha çok çalışana daha çok prim veriliyordu. Öteki taraftan çalışma disiplinlerine bağlı olarak mahkumiyet sürelerinin düşürüldüğü bir sisteme sahiplerdi[8].

  Leonid Borodkin ve Simon Ertz’in GULAG’larda maaş ve primlerin ele alındığı 2005 yılında yayımlanmış olan çalışmaları CIA’in raporunu doğruluyor[9]. Onların bu çalışmalarındaki amacı kendi ifade ettikleri gibi GULAG’lar hakkında sahip olunan klişeleri yıkmaktı. Çalışma, prim sistemindeki aksaklıklardan da bahsederek 1940’lı yılların sonunda GULAG yöneticilerinin NKVD’ye prim sisteminin yerine maaş sisteminin geçirilmesinin mahpusların üretkenliğini arttıracağı ve prim sistemine nazaran daha güvenilir olduğu zira primlerin hesaplanmasında karışıklıklar çıktığı ya da yerine ulaştırılamadığı konulu pek çok mektubun yazıldığı ve bunun sonucunda 1948 yılında maaş sisteminin uygulanmaya başlandığı söyleniyor. Ayrıca mahpusların bazı işlerde sıradan işçilere oranla %50 ile %70 dolaylarında maaş aldığı belirtiliyor[10].

  Hapishanelerde mahpusların başta altyapı projeleri olmak üzere çalıştırılmaları hem mahpusların topluma yük olmamalarını, hem bir işte çalışıp zamanlarını geçirmelerini hem de topluma yük olmamanın da ötesinde topluma yararlı olmalarını sağladığı ortadadır. Ayrıca GULAG’larda yaşam koşulları mükemmel olmasa da yönetimin koşulları iyileştirmek için elinden geleni yaptığı da ortadadır. Dolayısıyla mahpusların çalıştırılmasının bir tür “kölelik” olarak değil topluma zararlı kişilerin hem cezasını çekmesi hem de topluma faydalı hale getirilmesi olarak görmek daha doğru olur.

Alexander Solzhenitsyn Üzerine Bir Not

  Mevzubahis GULAG’lar olduğunda değinmeden geçilmemesi gereken bir kişi var ki o da Alexander Solzhenitsyn’dir. Zira kendisi faşizm yardakçılığından ötürü GULAG’larda misafir edilmiş bir kişidir. Daha sonralarında Batı Blokuna kaçınca GULAG Takım Adaları adlı bir kitap yazmıştır ve uzunca bir süre GULAG’lar hakkında tartışılmaz kaynakmış gibi görülmüştür. İşin komik olan tarafı ise Solzhenitsyn’in eski eşi Natalya Reshetovskaya bu kitabın herhangi bir tarihsel çalışmaya kaynak oluşturamayacağı, çünkü eşinin kamplarda sağdan soldan duyduğu şehir efsanelerini toparladığı bir edebi deneme yazdığı, dolayısıyla Batılılar tarafından sanki tartışılmaz gerçekmiş gibi kabul edilmesine şaşıp kaldığını söylemiştir[11]. Bazı “tarihçilerin” Solzhenitsyn gibi bir edebiyatçının şehir efsaneleri antolojisini nasıl da “kaynak” olarak görüp kullandığı insanı gerçekten de hayret ettirmektedir.

Kaynakça:

[1] https://www.merriam-webster.com/dictionary/concentration%20camp
[2] J. Arch Getty, Gábor T. Rittersporn, Viktor N. Zemskov, Victims of the Soviet Penal System in the Pre-war Years: A First Approach on the Basis of Archival Evidence, The American Historical Review, Volume 98, Issue 4, October 1993, Pages 1017–1049. 10.1086/ahr/98.4.1017
[3] a.g.e.
[4] a.g.e.
[5] https://www.lemonde.fr/archives/article/1997/10/31/les-divisions-d-une-equipe-d-historiens-du-communisme_3811179_1819218.html
[6] https://www.merriam-webster.com/dictionary/death%20camp
[7] J. Arch Getty, Gábor T. Rittersporn, Viktor N. Zemskov, Victims of the Soviet Penal System in the Pre-war Years: A First Approach on the Basis of Archival Evidence, The American Historical Review, Volume 98, Issue 4, October 1993, Pages 1017–1049. 10.1086/ahr/98.4.1017
[8] https://www.cia.gov/library/readingroom/document/cia-rdp80t00246a032000400001-1
[9] Borodkin, Leonid & Ertz, Simon. (2005). Forced Labour and the Need for Motivation: Wages and Bonuses in the Stalinist Camp System. Comparative Economic Studies. 47. 418-436. 10.1057/palgrave.ces.8100102.
[10] a.g.e.
[11] https://www.nytimes.com/2003/06/06/world/natalya-reshetovskaya-84-is-dead-solzhenitsyn-s-wife-questioned-gulag.html

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »