Sovyetler ve Sosyalizm Hakkında Uydurulan Onca Yalanın Kaynağı ve Sebepleri
Sovyetler Birliği tarihi ve sosyalizm hakkında neden yalan üretildiği konusunu insanın kişisel yapı ve karakterine bağlayarak açıklamaktan çok işin sınıfsal yanını vurgulamamız gerektiğini belirterek yazıya başlamak istiyorum.
İkincil olarak akla, bunca yalanın kaynağı kimdir? sorusu geliyor doğal olarak. Cevap ise basit. Genel olarak 3’e ayırabiliriz: Uluslararası medya tekelleri, emperyalist devletlerin istihbaratlarıyla bağlantı içinde olan anti-komünist yazarlar ve satılmış gerici akademisyenlerin dezenformasyona, yalana ve çarpıtmalara dayalı makaleleri..
Son olarak da en önemli ve üzerinde en çok durmamız gereken soruya gelelim. Bu yalanları neden piyasaya sürüp insanların algısında ciddi değişiklikler yapma gereği duyuyorlar? İşte bu sorunun cevabını en başta söylediğimle doğru orantılı bir şekilde açıklamak gerekiyor. Mesele tamamen sınıfsal. Burjuvazi, kendi düzeninin devamlılığını sağlamak adına nasıl dini, milliyetçiliği ve cehaleti etkili bir silah olarak kullanıyorsa bu yalanları da o derece etkili bir silah olarak kullanıyor. Geçmiş yüzyıl, insanlığın işsizliği, yoksulluğu ve sosyal güvencesizliği ortadan kaldırıp yerine daha eşit ve bütün temel ihtiyaçların neredeyse ücretsiz olduğu bir toplumsal düzeni inşa ettiği yıllara sahne olmuştu. Gelişmiş kapitalist devletler, bu gelişmelerden fazlasıyla korkmuş ve kendi ülkelerindeki işçilerin ayaklanmasını önlemek adına birçok taviz vermek zorunda kalmıştı. Neticesinde uluslarası sermaye SSCB’yi ve doğu bloğunu dağıtmayı başarmıştı. Çoğumuzun aklına sosyalizm madem bu kadar güzeldi öyleyse niye dağıldı? sorusu geliyor. Bu soruyu da önümüzdeki yazılarda yanıtlamaya çalışacağım. SSCB’nin ve doğu bloğunun dağılmasıyla artık dünyanın daha özgür bir yer olacağını, savaşların biteceğini ve ABD’nin dünyanın tek jandarması haline gelerek her yere mutluluk saçacağını söyleyen burjuvazi doğruyu mu söylemişti? Tabii ki hayır. Her zamanki gibi yalana başvurmuş ve kitleleri bu yalanlarla uyutarak düzeninin devamlılığını sağlamıştı. Aslında baktığımızda sadece SSCB konusunda değil yakın tarihimizdeki bütün bölüşüm savaşlarında da hiç durmadan aynı yalana başvurulmuştu. Irak ve Saddam’ın elinde kitle imha silahlarının olduğu yalanı, Suriye’de White Helmets üzerinden kimyasal silah yalanı.. Medya hiç durmadan bu ülkelere demokrasi ve özgürlük götürüldüğünü yazmıştı. Peki bu böyle mi oldu? Emekçi halklar birbirini boğazlarken Amerikan silah tekelleri karına kar katıyordu. Burjuvazin özgürlüğü emekçi sınıflar için daha fazla yoksulluk daha fazla ölüm anlamına geliyordu. İşte burjuvazinin ağzında bir sakız haline gelen özgürlük yalanını bu bağlamda sınıfsal çerçevede değerlendirmemiz lazım. Örneğin her fırsatta SSCB’nin diktatörlükle yönetildiğini vurgulayan burjuvazi aslında kendi diktatörlüğünü demokrasi ve özgürlük kelimeleriyle çok güzel gizlemeyi başarmaktadır. Biz de buna karşılık olarak şunu vurgulama gereği duyuyoruz: “Nasıl sosyalizm proletarya diktatörlüğü ise kapitalizm de sermaye diktatörlüğüdür.” Ya da özgürlük kavramını şu açıdan değerlendirmemiz gerekiyor. Kapitalizm insanların cahil kalma özgürlüğünü elinden almaz. (Burjuvazinin elinde önemli bir silahtır demiştik.) Sosyalizmde ise böyle bir özgürlük yoktur. Öyleyse soralım: Ülkenin büyük bir çoğunluğunun cahil olduğu bir ülke mi özgürdür? Yoksa cahilliğin tamamen sökülüp atıldığı bir ülke mi? İnsanların yoksulluktan siyanürle intihar ettiği bir ülke mi daha özgürdür? Yoksa burjuvazinin tasfiye edilip yoksulluğun büyük ölçüde ortadan kaldırıldığı bir düzen mi?
Yani yazdıklarım sonucunda burjuvazinin yalanlar üretmesinin altında yatan genel sebepleri şöyle özetlemiş olalım: “Kendi düzenlerinin devamlılığını sağlamak ve sınıf çatışmasının açığa çıkmasını engellemek..” Ama onlar için kötü bir haberim var. Ne yaparlarsa yapsınlar kapitalizm krize girmeye devam ediyor, sınıf çatışması belirginleşiyor ve bütün dünyada işçi sınıfı devrimcileşiyor. Sosyal hakların gitgide budandığı ve halkların gitgide yoksullaştığı 21. yüzyılda çözüm yolu olarak önümüzde sosyalizmden başka bir yol olmadığı açık. Sovyet tarihi üzerinden sosyalizmi karalama çalışmalarının işte tam da bu yüzden başarıya ulaşma şansı yok. Çünkü biricik ilerici sınıf olan işçi sınıfı örgütlendiği zaman hem burjuvaziden hem de bu yalanlardan çok daha güçlüdür.
iki sınıf arasında mücadele sürüyor.bir tarafta uyurken bile zenginleşen emekhırsızı,doğa düşmanı sermaye sınıfı; diğer tarafta her şeyden kıstığı hâlde geçinemeyen,suyu kirlenenler.artık bu çağda sömürü düzenini gizleyemiyorlar.gerçek şu,sınıflı bir toplumda ve dünyada tarafsızlık mümkün değildir(https://ozguruniversite.org/2021/12/28/asgari-ucret-azami-hirsizlik-fikret-baskaya/)